Yol Haritası

Eteğinin kenarından sonsuza uzanan kafatasları ve
Doğal bitki örtüsü tahrip olan düşsel bağıntıların hükmü altında yaşar
Altından geçen nehir, yeni bir fikre uzanmasa da
Yardım eder hala yönümü bulmamda bana yaşlı yanardağ
Örtük betimlerin arasında filizlenen görüntüler
Ve zihnimin kıyısında kuluçkaya yatan binlerce ses var
Kaynağını yıldız takımlarından ve bazı nöral örüntülerden alırlar

Oysa bir mağara anımsarım, yankılanan içimdeki koca boşlukta
Karanlık gökyüzünü kaplıyor onca lav ve ateşten sonra
Varsayıp hatırlarım tekrar ruhum koşar kainatta ve arafta
Daha Tanrı gözlerimi ve denizi sisle kapatmadan
Hepsinden önce ve hepsinden sonra

Bir arının içgüdüsüyle yönelirim artık uykuma
Boğazından akan bal, bu sayede dönüşür rüyalara ve kayaçlara
Süzülür daha en başından; biraz kül ve volkanla bir ağacın sakalına
Gövdesinden yayılan halkalar, sanki birer zamansal kalkan masamda
Kökleri henüz okyanusun kalbine kadar uzanmaz ama
Küskündür dağ, öyle her zaman kendini açığa vurmaz bu masalda

Bir parça ağaç kabuğu ve biraz polenden oluşan
Duman ve mürekkebin içinde bir hapishane saklı kalan
Bilincim dağınık izlerini toplar, hafızamın içimde zorla duran
Bir yol haritası çizmek isterdim; benliğimden geriye doğru saran

Belleğimde tutuşturulmuş günahtan bir kovan ve parçalanmış imtiyaz
Dökülür vızıltılar gözlerinde hiç soğumadan, kar-beyaz
Düşünceler dağılır kağıtla temas ettiği anda
Düşünceler dağılır havayla temas ettiği anda
Kozmik bir mısra olur esriyen saman, dalgalanır ezoterik sarkaçta
Yükselir duvar, yine de ruhani yolu açmaz sönük bir mecaz

Ancak okyanus yerinde durmaz
Bir deprem çalar kapımı ani bir kırılma esnasında
Cevap verir yorgun yanardağ
Bir daha da konuşmaz