Yaşam zincirinin en alt basamaklarından başlayan
Ve çağrışım mekanizmamın en üst evrelerine kadar uzanan pınar,
Gözlerimin arka odasından bilincime dökülüyorsa eğer;
Var-oluş Evren’in kaderi artık!
Madde ile ruh arasında bir yerde kendime
Mutlak bir referans noktası belirlemeliyim.
Hayat diyorum adına, bunu iyi bul veya bulma;
Bilincimi sonuna kadar açıyorum şimdi…
Varsayalım hatırlayıp platonik ideaları,
Evren’de hiçbir nokta bu kadar sıcak olmadı.
Yüzünün bir tarafı donuk ve sinapslarla bağlantılı;
Diğer yanı, zamanın başlangıcı.
Büyük bir patlamanın ardından,
Damarlarımdan kendime bir kum saati tasarladım.
Ve sıcaklığı tenimde bir duyu malzemesi olarak
Zaman cinsinden algılarım.
Oluş Evren’in kadehi artık.
Titreşiyor ve yükseliyor…
Bu potansiyel aynı zamanda karanlığı aydınlığa zincirliyor;
Duygularım bazı simetrik şekillere uygun olarak bölünüyor.
Ruhumda ara evreler yaratıyor,
Varlık skalamı genişletiyordum oysa ki;
Cismime ket vurup, varoluşumu iliklerime kadar hissediyorum Tanrı’m!
“Bu kez çemberin tam orta noktasında olduğumu fark ediyorum.”
İsmime dem vurup, devrediyorum tüm savunma mekanizmamı.
Bilincimde alternatif Evrenler yaratıyor;
Ben-olmaktan vazgeçiyorum artık.
Duyularım bazı mantık yasalarına uygun olarak bölünüyor.
Bu potansiyel hala karanlığı aydınlığa mı zincirliyor?
Birleşiyor ve seyreliyor…
Bal mumunda dondurup anıları,
Hafızamda bir kaç ölümsüz an yakaladım.
Ve acıyı tinimde bir sanat malzemesi olarak
İlham cinsinden algılarım.
Oluş Evren’in kederi artık!
Varsayalım hatırlayıp platonik ideaları,
Evren’de hiçbir nokta bu kadar soğuk olmamalı.
Yüzümün bir tarafı asık ve yıldızlarla bağlantılı;
Diğer yanı, mekanın başlangıcı.
Bengi akış üzerinde bir yerde kendime,
Mutlak bir çıkış noktası belirlemeliyim.
Ayrılık diyorum adına, bunu hatırla veya hatırlama;
Bilincimi sonuna kadar kapatıyorum artık.
Zihnimin en alt basamaklarından başlayan
Ve ruhumun en üst evrelerine kadar uzanan pınar,
Gözlerimin arka odasında kurumayı bekliyorsa eğer;
Yok-oluş Evren’in kaderi artık.